Mavi gökyüzünü bulutların sardığı, serin esen rüzgârların altın sarısı yaprakları bir bir dallarından koparıp meçhul istikametlere doğru savurduğu bir güz ikindisinde, yanımızda köyün hakiki eniştesi olduğu halde, aşağı dere tarlalarından Postu’ya nazar ediyoruz. Alt tarafımızda mevsimlere aldırmadan her daim dimdik haliyle Manastırın Tepe, karşı istikamet de bitmeyen bin sabırla, Cihdaş’ın yamacına zamkla tutturulmuş gibi duran köyün nöbetini tutan Gıdızın Sivik Tepesi. Vadinin içinde koca bir yazın yorgunluğundan kurumaya yüz tutmuş Postu Deresi. Derenin üstündeki Vartürük Bağların sarı renge boyanmış ağaçların üzerinden, hafif hafif bacalardan tüten dumanlar kışın yakın olduğunu ikaz ediyor gibiydiler.

Köyün en üst noktasında Kartal Yuvası gibi hâkim bir nokta da, bir avcının ikametgâhına benzeyen yalnız bir ev. Zira avcılar dünyayı yüksek rakımlardan nazar etmeyi pek severler de. Meğer sonra evin Avcı Osman Dayı’nın evi olduğunu söylediklerinde tahminimizde yanılmadığımızı anlıyoruz. Bir zamanlar Beyleri, Zornek, Taşbaşı, Moğal Önünden, Mandoz, Mezire, Gasgurut, Devletçi, Eğrigöller, Halyurdu, Urgut Çukuru, Daz, Çiftetoplar, oradan Uzunçayır’a ve Cankurtaran’a kadar bu yaylaları, meraları ve mevkileri , hasılı Munzurları matarasında Asmapınar’ın şeker tadı buz gibi suyu olduğu halde karış  karış , adım adım dolaşan Osman Dayı şimdi de öyle bir yere konmuş ki, sırtını Munzur’lara vermenin gönül huzuruyla dünyaya biraz yukarıdan bakma imtiyazını elinde tutuyor.

Evleri mamur ve bakımlı olan köye, Kuru Dere’den geçip giriyoruz. Muhtar Yemen Bozpınar’ın nöbete gittiğini söylüyor bir kadın ve hemen bize bir mihmandar bulabileceğini söylüyor. Az sonra Halil Cebeci ve yanında birkaç “İstanbul yorgunu”  köylü geliyorlar ve hemen bir oda açıyorlar bize. Sararıp batmaya yüz tutan ikindi güneşinin son ışıkları, pencerenin camlarında sönerken, koyu bir muhabbet başlıyor. Bir zamanlar 60 haneli olan köyde yazın hanelerin çoğu gelse de, kış aylarında sadece 8–10 hane kalıyormuş. Yaz aylarında gelenler, hanelerin bakımını görünümünü yaptıklarından, köy mamur ve birçok köyü kıskandıracak kadar bakımlı. Eski dernek başkanı Kamil Cebeci İstanbul’da 170 haneleri olduğunu söyledi.1962 yılında “Eskibağlar Köyünü İmar Edenler Derneğini” kurmuşlar. Köy Tüzel kişiliği adına kayıtlı Sultanahmet’te Su Terazi sokağında bir dernek binası satın almışlar. Dernek 1980 de resmi mükellefiyetlerini yerine getirmediği için feshedilmiş ve bundan sonra resmiyeti olmasa da, fiili olarak faaliyetine ve köy sorunlarıyla ilgi ve alakasına devam ediyormuş. Bu derneğin katkıları sayesinde köyün birçok alt yapı sorunları sırasıyla halledilmiş.

Eskibağlar ismi de, köyün altında derenin öte yakasındaki Eskibağlar tarlasından gelirmiş. Köyün 1958 açılan ilkokulu, 1981 de talebe kifayetsizliğinden dolayı kapanmış.

Tapu Tahrir kayıtlarında; 1516 da 14 hane, 1568 de 28 hane olan köyün mahsullerini buğday, arpa, darı, bostan ürünleri ile bal, şıra ve pamuk teşkil ediyordu. Vergi hasılı 1516 da 8500, 1530 da 8360, 1568 de 1100 ve 1591 de 16 900 akça idi.

1640–41 senesinde derbentçiliğe tayin edilen bu köyde, 4 nefer “hassa-i hümayun” yuvacısı vardı. Bu yuvacılar Kemah kazasında mevcut şahin ve balaban gibi av kuşlarının yuvalarını bekleyip, kuşlar için gereken bütün hizmetleri yerine getirdikten sonra, bunun karşılığı olarak, yıllık miktarı 309 akça olan köydeki zeminlerin ve bağların bütün rüsumundan muaf tutulmuşlardı. Bundan başka, vermekle mükellef oldukları ispence ile avarız-ı divaniye ve tekâlif-i örfiye den de muaf sayılmıştı.

Bunca söze ne hacet dercesine, yıllar yılı bin hasret ve özlemle gözlerinde tüten ana ocağı, ata ocağı ve yar yatağı şirin köylerini, şair fırçasıyla resmediveren Salih Cebeci’nin şu dörtlüğü ne güzel anlatır Postu’yu:

Erken kalkanların ağrımaz başı
Suları böbrekten düşürür taşı
Çok ta leziz olur ayranlı aşı
Yaşamak istersen gel bizim köye
Bambaşka gözükür yıldızı ayı
İnsanı şad eder ikindi çayı
Ne sarhoşu bulunur ne kabadayı
Yaşamak istersen gel bizim köye

Köyün sınırları; Doğusu; Gediktaş, Silsüpür, Dürükleri takiben Fişmekarik, Petektaş, Azatpınarı, Honar, Ayıgabanı, Hartçukuru, İt yokuşu ve Urgut Çukuru, Batısı; Kapalukaya, Andaşın Dere, Süt Pınarının sırt, Taranberde, Kale taşı, Cemalın Çal, Kalasun Mağara, Çağığın Mağara ve Dağda Harman yeri, Kuzeyi; Beklim, Güneyi; Hamaz Ağzı, Sadıklar, Petek Taşı, Kızıl yatağın dereyi takiben çakacak ve Postu Deresi.

18 Ekim 1996